Hiçbir şey ayağınıza gelmez; en azından iyi olan hiçbirşey. Herşeyi gidip almanız gerekir.
Sponsorlarımız
BİYOGRAFİ (ŞEYH BAHADDİN)
Şeyh Bahaddin EREN; Duderya Kulp ilçesi Duderya köyü Nakşıbendi tarikatı tekkesi ve medresesi şeyhidir. Kulp müftüsü Şeyh Muhammed Emin Duderi ve eşi Durre’nin altıncı çocuğudur. Nüfus kaytlarına göre Rumi 1331 miladi 1915 tarihinde Duderya köyünde doğdu.
Bahaddin EREN diğer ağabeyleri ve kardeşleri gibi eğitim çağına gelince Duderya medresesinde en iyi mella ve seydalardan ders alır. İlköğretim kademelerini okuduktan sonra aynı medresede melelik tahsiline devam eder. Bu öğretim kademelerini de başarılı bir şekilde tamamlar, yete-kililerden melelik icazetini( mezuniyet belgesi) alır. Bahaddin artık Duderya medresesinden mezun donanımlı bir meledir, imamdır.
Bu eğitim sürecinde medrese eğitim dili olan Kürtçeyi, Kur-an dili olan Arapçayı, kültür edebiyat dili olan Farsçayı çeviri ve yorum yapacak düzeyde bilir. Türkçeyi kendi imkanlarıyla öğrenmiş daha sonra 1937 sürgünü nedeni ile Aydın’da Türkçesini geliştirmiştir.
Babası Kulp ilçesi müftüsü olduğundan mesai günleri Duderya’da bulunmaz. Babasına vekaleten haftaiçi müritlerle misafirlerle ilgilenir. Şerri toplantılara katılır. Anlaşmazlıkları giderir, karara bağlar.
Medrese mele ve seydaları ile İslam fıkıh konularında yapıcı görüş ve tartışmalara katılır. Medrese fakılarının sorularını yanıtlar. Bu nitelikleri ve yetenekleri nedeniyle babası Şeyh Muhammed’in en yakın yardımcısıdır. Hep onun yanındadır.
Şeyh Bahaddin Duderya medresesinde okutulan tüm ders müfredatlarını okumuştur. Bu derslerin başlıcaları şunlardır;
Şeyh Bahaddin ve ailesi Duderya’da yaşamını bu şekilde sürdürüyordu. Türkiye Cumhuriyeti Devleti Şark Islahat planı (Kürt Islahat Planı)
1934-1938 yıllarında T.C. hükümeti doğu sürgün kanunları çıakrdı. Kürdistan’ın, yörenin saygın mele, alim, ağa gibi nüfuzlu aileleri ve bazı yöre halkını çeşitli bahanelerle batı illerine sürgüne tabi tutuyordu.
Bu sürgünlerden biri de Duderya Nakşıbendi Tarikatı ve Tekkesi Kulp müftüsü Şeyh Muhammed Emin’in 1937 yılındaki Aydın iline sürgün kararıdır.
1937 sürgünü nedeniyle Şeyh Bahaddin de ailesiyle beraber Aydın iline sürgün edilir. Aydın ilindeki sürgün yıllarında aile fertlerinin ve çocukların dini eğitimiyle ilgilenir. Yarım kalan eğitimlerinin devam etmesini sağlar. Aile bireylerinin sürgün yıllarında asimile olmamaları, kültür ve gelenek göreneklerini yaşatılmasına çalışılır. Bu eğitim için gerekli ders ve not kitaplarını hattat olan ağabeyi Şeyh Nureddin yazar, hazırlardı.
Aydın ili sürgün yılları bu geniş aile için büyük sıkıntı ve üzüntülerle devam eder. Aile bireyleri Cuma günleri babalarının evinde toplanır. Oradan Cuma namazına birlikte gidilirdi. Diğer aile bireyleri de birlikte gelir, dedelerinde moral bulur, nasihat alırlardı. Erkekler her gün karakola gidip Aydın’da olduklarını ispat etmek için imza verirlerdi.
1937-1945 yılları 2. Dünya Savaşı hazırlık yılları olduğundan devletler gıda ve zorunlu eşyaları stokladılar. Büyük sıkıntılar oldu. Türkiye’de de ekmek ve bazı gıda maddeleri ailelere karne ile nüfus sayısına göre veriliyordu. Sürgündeki aile bireyleri bu zorlukları ve sıkıntıları yoğun bir şekilde yaşadılar 1937 yıllarında Türkiye çok partili döneme geçişe hazırlanıyordu. Bu nedenlerle 02.11.1947’de çıkarılan kanunla 10 yılını sürgünde dolduranlar memleketlerine geri dönebileceklerdi. Şeyh Muhammed ailesi ve onlar gibi batı illerine sürülen binlerce aile ve yüzbinlerce kişi bu aftan yararlanarak memleketlerine geri dönme imkanı buldu. Şeyh Muhammed ailesi de bu kanundan yararlanmak için memlekete dönüş müracaatı yaptı, dönme kararı aldılar. Bu aileden yalnız Mehmet Fehmi EREN ve ailesi Aydın’da kalmayı tercih etti. Bu sürgün süresinde Şeyh Muhammed aile toplantılarında ‘Eğer bir gün af çıkar memleketimize dönerseniz, ben ve ailemden birileri ölse bile naaşımı çıkarıp birlikte memlekete götürün. ‘diye vasiyet eder. 1947 yılında af çıkınca çocukları babalarının vasiyetine uyarak 1942 yılında Aydın’da vefat eden
Fehmi EREN’İN oğlu Diyaddin ve 1943 yılında vefat eden Şeyh Mehmet Emin naaşlarını vasiyet üzerine mezardan çıkararak Duderya köyüne götürürler.
1947 yılında çıkarılan afla Eren ailesi Duderya köyüne döndü. Şeyh Muhammed’in eşi Hatuna Durre on yıl sonra geldikelri malikanede yönetimi ele alır, yıllarca biriken sorunları çözmek için çaba gösterir. İlk yaptığı icraat Şeyh Muhammed ve torunu Diyadinin defin işleridir. Köyün karşısındaki tepeye bir türbe yaptırır. Bu arada meydana gelen eksikleri tamamlamak için çocukları ile birlikte yoğun bir çalışmaya girer, her birine bir görev verir. Şeyh Bahaddin’in görevi Şeyh Muhammed’in Nakşıbendi tekkesini çalıştırmak, müritleri ve misafirleri ağırlamak, medreseyi etkinleştirmek, fakılarla ilgilenmektir.
Şeyh Bahaddin yoğun bir çalışmaya girer, medrese, mele ve alimlerini zikirhanede toplar, yapılacak işleri düzenler. Misafirleri ağırlar, müritlerle yakından ilgilenir.
Şeyh Bahaddin bu işleri düzenlerken bir yandan da şeyhlik icazeti ve beraatını almak için Bitlis ilindeki küfrevi nakşıbendi tarikatına gider. Orada gerekli kuralları yerine getirir, Nakşıbendi şeyhi cesim küfreviden şeyhlik icazet belgesini alır. Kendisine sunulan şeyhlik cübbesi, sarık, baston Nakşıbendi tarikatıyla ilgili dergah silsilesini alarak Duderya köyüne döner. Şeyhlik beraatını alan bundan böyle Şeyh Bahaddin Duderi olarak ünlenir. Artık babasının kurduğu Duderya Nakşıbendi tekyası ve medresesinin başındadır, yöre halkına gerekli hizmetleri vermeye devam eder. Şeyh Bahaddin Duderi yörenin en iyi alimlerinden biridir. O yöremizdeki huzur ve güvenliğin sağlanması, cinayet, kız kaçırma, dargınlık, kan davalarının giderilmesi için büyük gayretler göstermiş, bu huzursuzlukları adilane bir şekilde islami kurallar ve yöre gelenek göreneklerine göre sağlıklı çözümler getirmiştir. Bu konuda Kulp’ta ikamet eden ağabeyi Nureddin ve kardeşi Mehmet Fehmi’den destek almış, onların görüşlerini önemsemiştir. Yöremizin ve civar iş ve ilçelerin alim ve düşünürleri, melleleri islami konularda fıkhi çözümlerde ona danışır, ondan bilgi alır, verdiği fetvaları önemserdi. Yüzlerce huzursuzluğu hakkaniyet içinde çözmüş, huzur ve güvenin adresi olmuştur.
Aşiretler arasında meydana gelen kavgaları önlemek için dedesi Şeyh Ömer’in Osmanlı sancağını alarak etrafında mele ve sofilerle salavatlar eşliğinde bu kavgayı durdurmaya çalışmış, tarafların ileri gelenlerini Duderya tekyasına çağırarak barış ve huzurun sağlanmasına katkıda bulunmuştur. 1947 sürgün affından sonra Şeyh Bahaddin Duderya tekyasının şeyhi olarak vefat edinceye kadar görev yapmıştır. Yöredeki huzursuzlukların en adil, hakkaniyetli çözüm yeri Duderya köyü olmuştur.
Amcam Şeyh Bahaddin Duderya’da ikamet ediyordu, amcam şeyh Celaleddin Diyarbakır’da, Şeyh Nureddin ve Şeyh Fehmi Kulp merkezinde ikamet etmekteydi. Bayramlarda, barış anlaşmalarında önemli günlerde babam ve amcam tekke şeyhi olduğu için amcam Şeyh Bahaddin’in bayramını kutlamak için köye giderlerdi. Ben ilkokuldan beri peşlerinden ağlar, çırpınır sonunda ata bindirilip köye gitmeyi başarırdım. Köyde amcamın büyük misafir odasında kalabalık çok sayıda insan bulunurdu. Onlar konuşurken hiç ses çıkmaz, misafirler dikkatle onları dinlerdi. Yabancı misafirler odanın en üst tarafında olur, odaya yeni gelenlere köy sakinleri ve gençler hemen yer verirdi. Odaya gelenler gelenek ve saygıdan dolayı önce diz üstünde namaz kuralına göre oturur, amcam hal hatır sorar sonra da rahat oturması için izin verirdi.
Duderya ziyaretleri benim için memnun ediciydi. Bazen babamla bazen yalnız başıma bazen de amcamın davet etmesiyle köye giderdim, amcamın sohbetlerine katılırdım. Üniversite yıllarında, öğretmen olarak görev yaptığım yıllarda muhakkak veya birkaç kez Duderya’da veya Deştik’teki yazlıkta bulunurdum. Amcamla baş başa konuşur, birçok konuyu tartışırdık. Kendisinden islam inancı kültürü kürt gelenek ve görenekleri hakkında bilgi alırdım. Saygın Kürt yazar, şair, düşünürleri konusunda bana bilgi verirdi. Çok sayıda Kürt şairini ezbere biliyor, Mem u Zin, mevlit ve kasideleri ezbere okuyordu.
Onun misafirhanesi bir okul gibiydi. Kendisi ve gerekse saygın misafirlerinden mele ve seydalar cemaate çok yararlı bilgiler sunuyordu. Yaz aylarında Deştik denilen yazlıkta yengem Hediyetullah (Hediya) çok sayıda tavuk ve hindi beslerdi. Bu ziyaretlerde bize tavuk keser, tavuk suyunda pilav pişirir, meyveler ikram eder, kendi yaptığı özel biber turşusunu sofrada bulundururdu. Amcam Şeyh Bahaddin gerektiğinde kısrağına binip oğlu Medeni, Yılmaz ve Şehabettin ile amcam Şeyh Nurettinlere gelirdi. Babamla beraber kendisini orada ziyaret ederdik. 70li yıllarda nefes darlığından dolayı tedavi için Batman’da bulunan Ziraat Bankası şefi oğlu Vehbi abilere gelirdi. Bu dönemlerde ben de Batman Petrol Okulu’nda görevliydi. Tedavi süresince ziyaretine giderdim, sohbet ederdim.
Çocuklarından Ziya EREN Kulp ilçesinde özel idare müdürü daha sonra kaymakamlık özel kalem müdürü olarak görev yapmaktaydı. Hükümet konağında devletle işleri olan köylülere yol gösterir, işlerinin çözümü için onlara yardımcı olurdu. Oğlu Medeni ve Yılmaz Duderya’da kalıyordu. Küçük oğlu Şehabeddin Muş’taki medreselerde fakı olarak eğitimine devam ediyordu. Melelik icazetini alınca Duderya’da babasına yardımcı olmaya başladı. Şeyh Ömer Duderi ile başlayan Duderya tekkesi ve medresesi Şeyh Muhammed Emin EREN, Şeyh Bahadddin EREN ile devam etti.
Duderya Nakşibendi medresesi şeyhi Bahaddin Duderi ilerleyen nefes darlığı nedeniyle vefat etti. Mezarı Duderya’da Şeyh Muhammed türbesi yanındaki aile mezarlığındadır. Mekanı cennet olsun, nurlar içinde yatsın.
Şeyh Bahaddin yöremizin eğitim, barış ve huzuru için çok emeği vardır. Unutulamaz hizmetleri olmuştur. Vefatından sonra mele icazeti olan oğlu Şehabeddin EREN Bitlis Nakşibendi tarikatı başkanı Şeyh Cesim’e giderek gerekli eğitim ve bilgilerden sonra şeyhlik icazet belgesini aldı. Bbasının vefatından sonra Duderya Nakşibendi tarikatı şeyhi olarak göreve devam etti. 1990 yıllarındaki olaylarda birçok köy yakıldı veya boşaltıldı. Duderya köyü de boşaltılanalr arasındaydı. Şeyh Şehabeddin de mecburi olarak köyü terk ederek önce Diyarbakır’a ardından İstanbul iline göç etmek zorunda kaldı. Halen Şeyh Şehabeddin İstanbul’da ikamet etmektedir, hemşehirleriyle diyaloğu devam etmektedir.
Araştırmacı Tarih Öğretmeni Taki EREN Okunma Sayısı: 728