Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 0 | 0 | |
EURO | 0 | 0 | |
Şeyh Muhammed Duderi’nin 1937-1943 Aydın İli Sürgün Yılları
Diyarbakır ilinin Kulp Kazası müftüsü iken ayin yapmak içini halkı Muş ilinin Andok Dağı’ndaki Şeyh Muhammedê Andokê türbesini ziyaret etmeye davet etmiştir.
Bu irtica hareketi Tekke ve Zaviyelerin yasaklanması kanununa aykırıdır. Bu nedenle Kulp müftüsü olarak yerinde kalması mahsurludur. İlişik listede yazılı aile efradı ile birlikte Aydın iline nakli gerekmektedir.
Dahiliye vekilliğinin teklifi ile Bakanlar Kurulunca kabul edilmiştir. 02.11.1937
Bakanlar Kurulunun bu kararı askeri birlikler tarafından Duderya’da Şeyh Muhammed Duderî’ye tebliğ edilir. Bu tebligatın yapılmasından 12 saatlik süre sonra uygulama başlar. Jandarma müfrezesi nezaretinde ailece Duderya’dan Hazro’ya oradan Diyarbakır’a Diyarbakır tren garından yük vagonlarıyla Aydın iline yolculuk başlar.
Aydın’da Rumlardan kalan harabe halindeki evlere yerleştirilirler.
Şark Islahat Planı(Kürt Sürgün Kararı) böylece gerçekleşir.
Şeyh Muhammed Duderî ve ailesi böylece kendi memleketinden koparılmış halk ile irtibatları kesilmiştir. Tanımadıkları ve bilmedikleri bir diyardadırlar. Oradakiler de yeni gelenleri bilmez tanımazlar. Dilleri ayrı, giyimleri ayrı, kültürleri ayrı bu yeni gelenleri kabullenemez tepki gösterirler. Devlet bunları sürgüne gönderdiğine göre bunlar potansiyel suçlu olarak algılanırlar. Basın bunlara isyancılar diye manşet atar. Bunları suçlu, hain olarak etiketlerler.
Aydın’a gittiklerinde ilk yaptıkları iş Rumlardan kalan harabe evleri tamir etmek, oturulacak hale getirmekti. Bu evlere yerleşip yaşantılarını sürdürürken birçok zorluklarla karşılaşırlar. Sokakta yöre halkı kuyruklu Kürtler, hainler diye çocukları taciz edip kovalayıp döverler. Bu nedenle aile çocuklarının sokağa çıkmasını engeller.
Erkekler aile reisi Şeyh Muhammed dahil her gün karakola gidip imza verirler. Aydın’da olduklarını belirtirler. Karakolda bulundukları süre içinde o günkü gazete manşetlerini onlara okuturlar, şark isyanlarıyla ilgili haberleri izlemelerini isterler. Kasıtlı olarak onları saatlerce bekletip sorgularlar. Potansiyel suçlu muamelesi görürler.
Şeyh Muhammed bir İslam alimi Duderya Nakşibendi Tarikatı şeyhi aynı zamanda bürokrat olarak Kulp Müftülüğü görevini ifa ediyordu. Çocuklarının, torunlarının, gelinlerinin bu sıkıntılara, hakaretlere karşı dirençli ve sabırlı olmalarını nasihat ediyordu.
Geleneklerini devam ettirmek için Cuma günleri tüm aile fertlerini evinde toplar, çocuklarına bu sürgün hayatına nasıl davranacaklarını bildirirdi. Dediklerine uyulmasını isterdi. Asıl amaçlarının bir gün er geç memlekete Duderya’ya dönme amaçlanacak, sabırla hakaretlere bir süre katlanılacaktı. Ailenin ortak menfaatlerine herkes sahip çıkacaktı.
Çocukların asimile olmaması için medrese eğitimlerine kaldıkları yerden devam edecekti. Bu görevi oğlu Şeyh Bahattin’e verdi. Bu eğitim için gerekli Elifba ve dersler için yazım işlerini hattat olan Şeyh Nurettin üstlendi. Devlet dairelerindeki hukuki durumlar ve istekler için oğlu Şeyh Celalettin ilgilenecekti. Oğlu Fehmi Kulp ilkokulundan mezun olduğu için çocukların eğitim ve okula kayıt işleri de ona verildi.
Şeyh Muhammed bu geniş ailenin maddi durumunu da biliyordu. Çünkü sürgün kararının tebliğinden 12 saatlik sürede taşıyabildikleri kadar zaruri ihtiyaçlarını getirmişlerdi. Tüm ekonomik sosyal kazanımlarını terk etmişlerdi. Bu süre içinde ancak kadınlar ziynet eşyalarını alabilmişler katır sırtında çocuklarının zaruri ihtiyaçlarını getirebilmişlerdir. Bu ziynet eşyalarını bozdurup kendilerine tahsis edilen Rumlardan kalan yıkıntı evlerin tamiri için harcadılar. Bunların maddi imkanları çok sınırlıydı.
1938 yıllarında 2. Dünya Savaşı için tüm devletler büyük bir hazırlık içindeydi. Birçok temel gıda maddesi karne ile temin ediliyordu. Örneğin şeker, ekmek karneye bağlıydı. Bu nedenle gıda fiyatları bir hayli artmıştı. Bu nedenle aile büyük bir sıkıntı çekti.
Şeyh Muhammed buna çözüm olarak İskan Kanununa göre kendilerine tahsis edilen bakımsız tarım arazilerinin üretime geçirilmesini istedi. Bu konuda çalışmalar yapıldı, imkanlar ölçüsünde üretim yapıldı. Bu sıkıntıları aşmayı başardılar.
Şeyh Muhammed’in sürgün ediliş nedeni Andok Ziyaretine halkı davet etmesi böylece Tekke ve Zaviye yasalarına aykırı davrandığı içindi. Şeyh Muhammed Duderî bunun bir bahane olduğunu asıl meselenin 1934 yılında çıkarılan Şark Islahat (Kürt Sürgün) Kanunu olduğunu çocuklarına açıkladı.
Bu haksızlık ve hukuksuzluğa uğrayan yalnız kendi ailesi olmadığını bu kanunla çok sayıda yörenin şeyh, alim, ağa, bey gibi nüfuzlu kişilerin İstiklal Mahkemelerinde yargılandığını, idam edildiğini, hapsedildiğini biliyordu. Bu idam edilen, hapsedilen, sürgün edilen ailelerin tümü isyancı değildi. Bu bir devlet asimilasyon politikasıydı.
Devletin asıl amacı bu coğrafyada yaşayan Kürt, alim, şeyh, bey, mir, ağa, seyda gibi aydın, kültürlü, nüfuzlu aileleri Kürdistan’dan sürgün etmek geri kalan örgütsüz halka zulmetmek, baskı yapmaktı. Bu Şark Islahat Kanunları genel amacı 10 yıl süre ile aileleri yöreden uzaklaştırıp onları asimile etmekti. 10 yılda bu aileleri kimlikleri unutturmaya, kültürlerini unutmaya, asimile etmeye yönelikti.
Şeyh Muhammed bu nedenle çocuklarına devlete bu fırsatı vermeyin asimile olmayın sakın bu oyunlara gelmeyin yarın veya günün birinde mutlaka vatanınıza, halkımıza, kültürümüze kavuşacak gibi davranın. Onların bu oyununa sakın gelmeyin yoksa her şeyinizi yok ederler, bunu bilesiniz der. Bu sürgünde yapacağınız en onurlu görev asimilasyona karşı dirençli olacağız, Kürt kimliğimizi, dilimizi, kültürümüzü sürgünde de devam ettireceğiz.
Allah’ın izniyle her zulüm ve hukuksuzluk bir gün bizim mücadelemiz ve direnmemizle sona erecek, yeter ki sabredin.
Şeyh Muhammed Duderî memleketini hiç unutmaz, yöre halkını özler. Tüm amacı suçsuz olduğunu, haksızlığa uğradığını bunun için elbet bir gün hakkın tecelli edeceğine inanır.
Aydın sürgün yıllarında Şeyh Muhammed Duderî’nin misafirleri, memleketten ziyaretçileri de vardır. Kızı Rukyate’nin kocası Hasan Ağa, Pîrozxan’ın eşi Niyazi Ağa o günkü imkanlarla Aydın’a gelerek kayınpederlerini ziyaret ederler. İzmir, Manisa, Aydın gibi illerde askerlik yapan yöre insanları da izin günlerinde ailelerinin ısrarı ile Şeyh Muhammed’i ziyaret ederler. Bu ziyaretlerden şeyh çok mutlu olur, memleket kokusu aldım der. Onlarla hasret giderir tezkerede ailelerine selamlarını iletmelerini ister.
Aydın ve Nazilli’de Kozluk-Sason ayaklanmalarından dolayı sürgün edilen yöre köylüleri de Şeyh Muhammed’in Aydın’a geldiğini duyunca şeyhin ziyaretine giderler.
Bunlar sürgün edilir ama iskan edilmezler. Yani onlara devlet ev arazi tahsis etmemiştir. O dönemlerde İskan Kanunu yoktur. Sürgün edildikleri il ve ilçelere bırakılmışlardır, kendi imkanlarıyla yaşantılarına devam ederler.
Fehmi Eren’in iskan arazileri Söke’dedir. Bunlarla yakından ilgilenir, tarım ortaklığı yapar, onlara çalışma imkanı tanır. Maddi sıkıntıları kısmen de olsa gidermeye çalışır.
Şeyh Muhammed Duderî Aydın iline sürgün edilirken sürgün listesinde ismi olmayan iki kişi için de izin istemiştir. Bunlardan biri Şirnas köyünden Enver Öztürk (Bey) diğeri Duderya Medresesinde okuyan Fakı Hüsnü Çelik (Kuye köyünden)
Şeyh Muhammed Duderî’nin ani sürgün kararı müritler ve yöre halkı arasında büyük bir üzüntü yaratır. Hatta çok sayıda mürit ve aşiretler bu sürgüne engel olmak için direnmek isterler fakat Şeyh Muhammed Duderî buna müsaade etmez. Hiç kimse hiçbir aile benim için huzurunu bozmasın, bunu kesinlikle kabul edemem. Aileleri zarar görmesin der ve buna müsaade etmez.
Sürgün edilenlerden bir çoğunun idam edildiği, hapsedildiği bilindiği için yöre halkı ve müritler şeyhin akıbetini merak ederler. Bu merakı gidermek ve şeyhin hayatta olduğunu bildirmek için Şeyh Muhammed eşi Dürre, çocukları ve torunlarıyla aile fotoğrafı çekerek memlekete gönderir. Şeyh Celalettin Eren izin alarak Duderya’ya gider, ailesinin fotoğraflarını çoğaltarak halka dağıtır böylece Şeyh Muhammed Duderî’nin hayatta olduğu ıspatlanır.
Şeyh Muhammed Duderî çocuklarıyla yaptığı Cuma günü toplantılarında bu sürgün elbet birgün sona erecek. Devlet af çıkarırsa, memlekete dönülürse ben ve ailemden birileri burada vefat etse bile naaşını beraber memlekete götürün diye vasiyet eder. Şeyh Muhammed Duderî’nin bu vasiyeti çocukları tarafından not edilir.
Şeyh Muhammed sürgündeki hayatı boyunca kendisine ve yöremizdeki alimlere devletin yaptığı haksızlığı kabullenemez.
Babası Şeyh Ömer Duderî 1877 (93 Harbi) yılında Ruslarla savaşa en az 1000 müridi ile katıldı. Bu savaştaki başarılarından dolayı kendisine Osmanlı Sancağı verilerek ödüllendirildi. Bu savaşta gazi oldu. Bu yara nedeniyle vefat etti. Oğlu Duderya Nakşibendi Tarikatı şeyhi Kulp ilçe müftüsü Şeyh Muhammed 1. Dünya Savaşında Rus işgaline mücadele etmek için Kulp-Muş vadisinde müritleriyle çalışarak askeri yol inşaatını gerçekleştirdi. Çok sayıda savaşçıyla Rus harekatına katıldı. Ruslar Kızılhaç beldesinden geri döndü. Bu nedenle yörenin takdirini kazandı. Diyarbakır Rus işgalinden kurtuldu.
Bütün bu çabalar unutuldu. Hiçbir neden olmadan 1937 yılında Kulp müftüsü Şeyh Muhammed Aydın iline sürgün edildi. Şeyh Muhammed Duderî kurduğu Duderya Nakşıbendi medresesi yörenin aydınlanması için tek eğitim kurumu idi. Çok sayıda melle, alim, müftü bu medreseden mezun oldu. Yörenin aydınlanmasına çok etkisi oldu.
1942 yılında torunu Diyadin (Fehmi Eren’in oğlu) Aydın’da vefat etti. 1 yıl sonra 1943’te Şeyh Muhammed Duderî de vefat etti. Aydın şehir mezarlığına defnedildi. 1947’de çıkan sürgün affıyla çocukları Şeyh Muhammed’in vasiyetine uyarak babalarının naaşını ve torunu Diyadin’in naaşını mezardan çıkararak Diyarbakır’ın Kulp ilçesi Duderya köyüne getirerek defnettiler.
1947 yılında çok partili hayata geçiş döneminde TBMM tarafından çıkarılan 5088 sayılı kanunla sürgünde bulunanlara memleketlerine dönebilmeleri için af çıktı. Bu kanuna göre isteyen aileler memleketlerine dönebilirlerdi. Bu aftan yararlanan Kürdistan’dan sürgün edilen binlerce aile ve yüzbinlerce kişi faydalandı. Hasret çektikleri öz vatanlarına kavuşma imkanı buldular.
Şeyh Muhammed Duderî hayattayken sık sık kullandığı ayet ve hadislerin bazılarını aşağıya yazıyoruz.
1) İlim talep etmek, ilim öğretmek kadın erkek ve çocuklara zorunludur, farzdır. Eğitim vazgeçilemez bir ibadettir.
2) İlim öğrenmek için bir tarafa yönelen kimseye Allah cennet yolunu kolaylaştırır.
3) İlmi öğrenip bilen başkasına anlatmayan, öğretmeyen insan altınları gömüp onu harcamayan, başkasına vermeyen, ondan yedirip içirmeyen kimseye benzer.
4) Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?
5) Ey İnsanlar! Şunu bilin ki Rabbimiz birdir, atamız birdir. Arap’ın Arap olmayana Arap olmayanın Arap’a, beyazın siyaha siyahın beyaza takva dışında bir üstünlüğü yoktur.
6) Kıyamet günü en şiddetli azap görecek insanlar dünyada insanlara en çok işkence edenlerdir.
7) Birbirinizden nefret etmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları kardeş olun, 3 günden fazla küs kalmayın.
8) Bir insanın gerçek zenginliği onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
9) İnsanın en hayırlısı insanlık alemine faydalar sağlayan kişilerdir.
Araştırmacı Tarih Öğretmeni Taki EREN
|
|
Araştırmacı Tarih Öğretmeni Taki EREN
|
|
Araştırmacı Tarih Öğretmeni Taki EREN
|
|
Araştırmacı Tarih Öğretmeni Taki EREN
|
|
Araştırmacı Tarih Öğretmeni Taki EREN
|
|
Araştırmacı Tarih Öğretmeni Taki EREN
|
|
Araştırmacı Tarih Öğretmeni Taki EREN
|
|
Araştırmacı Tarih Öğretmeni Taki EREN
|
|
Araştırmacı Tarih Öğretmeni Taki EREN
|
|
Araştırmacı Tarih Öğretmeni Taki EREN
|
|
Araştırmacı Tarih Öğretmeni Taki EREN
|
|
Araştırmacı Tarih Öğretmeni Taki EREN
|
|
Araştırmacı Tarih Öğretmeni Taki EREN
|
|
Araştırmacı Tarih Öğretmeni Taki EREN
|
|
Araştırmacı Tarih Öğretmeni Taki EREN
|
|
Araştırmacı Tarih Öğretmeni Taki EREN
|
|
Araştırmacı Tarih Öğretmeni Taki EREN
|
|
Araştırmacı Ömer TURGUT
|
|
Araştırmacı Tarih Öğretmeni Taki EREN
|
|
Araştırmacı Tarih Öğretmeni Taki EREN
|
|
Tıp Fakültesi Öğrencisi Zana ERDOĞAN
|
|
Uzm. Dr. Funda KEÇELİ
|
|
Araştırmacı Tarih Öğretmeni Taki EREN
|
|
Araştırmacı Tarih Öğretmeni Taki EREN
|
|
Araştırmacı Tarih Öğretmeni Taki EREN
|
|
Araştırmacı Tarih Öğretmeni Taki EREN
|
|
Uzm. Dr. Funda KEÇELİ
|
|
Araştırmacı Tarih Öğretmeni Taki EREN
|
|
Mehmet YÜCE
|
|
Eğitimci Nejdet ÖZGÜLER
|
|
Eğitimci Nejdet ÖZGÜLER
|
|
Yüksek Hemşire Nurten EREN GEBOLOĞLU
|
|
Araştırmacı Yazar Mazhar KARA
|
|
Araştırmacı Yazar Mazhar KARA
|
|
Sosyal Hizmet Uzmanı Fatoş EREN SATICI
|
|
Araştırmacı Tarih Öğretmeni Taki EREN
|
|
Araştırmacı Tarih Öğretmeni Taki EREN
|
|
Araştırmacı Tarih Öğretmeni Taki EREN
|
|
Av. Leyla Naz EREN
|
|
Ramazan KAYA
|
|
İnşaat Mühendisi Eyüp COŞKUN
|
|
Araştırmacı Ömer TURGUT
|
|
Abdulhalık Seyda
|
|
Araştırmacı Tarih Öğretmeni Taki EREN
|
|
Araştırmacı Tarih Öğretmeni Taki EREN
|
|
Endüstri Mühendisi Roza EREN
|
|
SSK Uzmanı Aytekin ÖZTÜRK
|
|
Araştırmacı Tarih Öğretmeni Taki EREN
|
|
Araştırmacı Tarih Öğretmeni Taki EREN
|
|
Yüksek Hemşire Nurten EREN GEBOLOĞLU
|
|